2017 YGS TÜRKÇE TESTİ'NİN ELEŞTİRİSİ
- Hüseyin Toptaş
- 30 Ağu 2024
- 9 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 18 Eyl 2024

Bu soruyu kuran soru hazırlayıcının “acemi” olduğunu sanıyorum:
a. Soru hazırlayıcı, soru köküyle seçenekler arasında metin birliği sağlayamamış; soru, “açık” değil. Seçeneklerdeki iyelik ekinin “şairler”i karşıladığını öğrenci bulmak zorunda ama bu kez de soru kökündeki “şairler” sözcüğü çoğul olmasına karşın bu sözün seçeneklerdeki karşılığı olan iyelik eki tekil (-sI). Bu durum, özne yüklem uyumsuzluğuna yol açmış. Soru kökü şöyle kurulmalıydı: Bu parçada “kendi şiir sözlüklerini genişletmeleri” sözüyle şairlerle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir? Soru kökü bu biçimde olunca seçeneklerdeki iyelik ekini de çoğul (-lArI) yapmak zorundasınız.
b. Bir imgenin anlamını soruyorsanız seçeneklere imge içeren anlatım koyamazsınız. B’deki anlatım da imge içeriyor: “Çağını peşinden sürüklemek”.
c. Soruya yanıt olarak konulan C’deki anlatım, “şairlerin kendi şiir sözlüklerini genişletmeleri” sözünün anlamı değil parçada vurgulanmak istenen düşüncenin bir parçası. Şairlerin kendi sözlüklerini genişletmeleri, “yeni imgeler kurabilmek için sözcüklere yeni anlamlar yüklemeleri ya da o güne değin kullanmadıkları sözcüklere şiirlerinde yer vermeleri”dir. C’deki “zengin anlatım” sözü, neyi anlattığı belirsiz bir imge.
ç. Bu parçada “dünyayı şiir içinde yeniden kurmak” sözünün anlamı sorulmalı, yanıtı da “yeni yaşamı yeni imgelerle anlatmak” olmalıydı.

a. I. tümcede özneden sonra konulan noktalı virgül -Yazım Kılavuzu’nun son baskısında (27. baskı) “konulabilir” dense de- yazım yanlışı. Bu kullanımın neden yanlış olduğunu daha önceki eleştirilerimde uzun uzun anlattım.
Bir içeriği anlatmanın birden çok yolu vardır. Yazar, bu yolları bilir; en iyisini seçer. Örneğin I. tümce şöyle kurulsaydı “Özneden sonra gelen bölümlerle özne karışıyor.” gibi bir gerekçe olmazdı: “Uykuya dalmada sorun yaşama, uyuduktan kısa bir süre sonra uyanıp yeniden uykuya dalamama, ışığa aşırı duyarlı olma ve uykuda dinlenememe, uykusuzluk hastalığıdır.”
b. “(III) İlerleyen yaşlarda ortaya çıkma ihtimali artan bu hastalık, gençlerde de görülebilmekte ayrıca kadınlarda erkeklere oranla iki kat fazla ortaya çıkmaktadır.” tümcesinde noktalı virgül eksik çünkü burada iki tümce var. Birinci tümcede virgül olduğu için “görülebilmekte” yükleminden sonra noktalı virgül konulmalıydı. Soru hazırlayıcı, belirteç (zarf) tümleci görevindeki “ayrıca” sözcüğünü “bağlaç” mı sandı acaba?
c. “(IV) Uykusuzluk hastalığı; hafıza problemleri, sinirlilik ve dikkat dağınıklığı gibi sorunlara yol açmaktadır.” tümcesindeki noktalı virgülün yerine virgül konulmalıydı. “Uykusuzluk hastalığı” yerine de “bu hastalık” sözü getirilmeliydi.
ç. Soru kökündeki “verilenler” sözü gereksiz, atılmalıydı. (Bu gereksizlik, 15. soruda da var.)

a. “(I) Türkiye'de bazı alanlarda olduğu gibi yayıncılıkta da ekonomik ve kültürel pek çok sorundan söz etmek mümkün ama bu sorunlar, yayıncılar dâhil, kimin umurunda!” tümcesinde “bazı alanlarda olduğu gibi”, ara söz olduğu için iki virgül içine alınmalıydı: “Türkiye'de, bazı alanlarda olduğu gibi, yayıncılıkta da ekonomik ve kültürel pek çok sorundan söz etmek mümkün ama bu sorunlar, yayıncılar dâhil, kimin umurunda!”
b. “(II) Sanırım, burada herkes şikâyet etmekten ve dinlemekten yorulduğundan birtakım yanlışların değişmesi için küçük de olsa bir şeyler yapmak, çözümler üzerine düşünmek gerek.” tümcesinin hem anlatımı bozuk hem de tümce “akıcı” değil. Anlatım bozuk çünkü “Sanırım...yorulduğundan” anlamca çelişiyor. Akıcı değil çünkü -DAn ekinin yinelenmesi anlatım pürüzü yaratıyor. Tümce şöyle kurulmalıydı: “Sanırım, burada herkes şikâyet etmekten ve dinlemekten yorulmuş; bu nedenle birtakım yanlışların değişmesi için, küçük de olsa, bir şeyler yapmak, çözümler üzerine düşünmek gerek.”
c. “(IV) Sadece onunla da değil; birey olmayla, edebiyat ve sanatın geçirdiği dönüşüm ve başka dünya arayışlarıyla da...” tümcesinde “değil” sözcüğü bağlaç görevinde (Araç durumundaki iki ögeyi bağlıyor: {onunla da değil birey olmayla, edebiyat ve sanatın geçirdiği dönüşüm ve başka dünya arayışlarıyla da}) olduğu için noktalı virgül (;) bir yazım yanlışı çünkü bağlaçlardan önce ve sonra noktalama işareti kullanılmaz.

a. C’deki “III. cümlede anlatım bakımından kendine özgülükten uzak olduğu söylenmiştir.” tümcesinde “kendine” yerine “kendisine” sözcüğü kullanılmalıydı.
“Kendi” sözcüğünün kullanımı
Kendi sözcüğü bir addır, eksiz olarak kullanıldığında dönüşlü kişi adılı (zamir) değildir, genellikle belirtisiz ad tamlamasında tamlayan görevindedir: kendi pay-ı, kendi hakk-ı, kendi çocuk(ğ)-u vb. İyelik eklerini alarak dönüşlü kişi adılı (dönüşlülük adılı) görevine girer: Kendi-m, kendi-n, kendi-si, kendi-miz, kendi-niz, kendi-leri.
Dönüşlü kişi adılları (dönüşlülük zamirleri), anlamı özneye döndürür. Kendi-n adılı anlamı ikinci kişiye (sen), kendi-si adılı anlamı üçüncü kişiye (o) döndürür. Kendi-n-e, ikinci kişi dönüşlülük adılının yaklaşma durumu eki almış biçimidir. Üçüncü kişi dönüşlülük adılının yaklaşma eki almış biçimi kendi-si-ne'dir. Bu kullanıma özen gösterilmelidir. Özellikle Türkçe testinde Türkçenin en doğru kullanımlarına yer vermek gerekir. Prof. Dr. Muharrem ERGİN, şöyle diyor: “...İyi ve doğru Türkçede dönüşlülük zamirinin üçüncü şahsı ‘kendi’ değil ‘kendisi’dir...” (TÜRK DİL BİLGİSİ, İst. Üni. Ede. Fak. Yay., İst. 1972, s. 272, §. 405.)
Halk arasında üçüncü kişi dönüşlülük adılı olarak kendi sözcüğü üçüncü kişi eki olmadan da kullanılmaktadır: İnsan ne ederse kendine eder ama bu, dilin sezgisel kullanımıdır. Türkçeyi bilen, bilgilerini davranışa dönüştüren kişi, bu tür kullanımlardan sakınır; dili gerektiği gibi kullanır. Türkçe öğretiminin amacı da budur.
b. D’deki “IV. cümlede kimi yönleriyle eskiyi tekrar eden özelliklere sahip olduğu sezdirilmiştir.” tümcesi “sahip” sözcüğü olmadan kurulmalıydı: “IV. cümlede kimi yönleriyle eskiyi tekrar eden özellikleri[nin] olduğu sezdirilmiştir.
“Sahip” sözcüğünün özensiz kullanımı
“Sahip” sözcüğünün anlamları şunlar: “1. Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biçimde dilediği gibi kullanabilen kimse, iye, malik. 2. Herhangi bir niteliği olan kimse, ehil: Bilgi sahibi. Zevk sahibi. 3. Bir iş yapmış, üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse. 4. mec. Koruyan, arka çıkan, gözeten kimse.” [BÜYÜK TÜRKÇE SÖZLÜK, TDK’nin genel ağdaki (internet) yayını.] Bu anlamların dördünde de “kişi, kimse” var. "Teknik ve biçim bakımından kusursuz olan bu dizeler", bir şeyin “sahib”i olamaz. Türkçe anlatımda “sahip” sözcüğünün anlamı, “var” sözcüğüyle, ilgi (genitiv) ve iyelik ekleriyle sağlanabilir.
Bu seçenek şöyle kurulmalıydı: “IV. cümlede kimi yönleriyle eskiyi tekrar eden özellikleri[nin] olduğu sezdirilmiştir."

Bu soruda yanlışlık yok. Yalnızca bir uyarı yapmak istedim çünkü yalnızca "ünsüz benzeşmesi" sözü, öğrenciyi yanıltır. Hangi ünsüz benzeşmesini arayacağını bilemez.
Türkçede ünsüz benzeşmeleri (ünsüz uyumları)
Ünsüz benzeşmesi” (ünsüz uyumu), Türkçede iki türdür: a. ötümsüz (sert) ünsüz benzeşmesi (uyumu): baş-ka, sabah-tan vb. , b. ötümlü (yumuşak) ünsüz benzeşmesi (uyumu): öz-ge, ev-den vb. (Bak. YAZIM KILAVUZU, TDK Yay., Ank., 2012, s. 9.) Bu yüzden ünsüz benzeşmesi terimini kullanırken “ötümlü (yumuşak)”, “ötümsüz (sert)” sözcüklerini bu belirtisiz ad tamlamasının sıfatı olarak kullanmalısınız.

a. Daha önceki yıllarda ÖSYM Türkçe sorularını eleştirirken “tür” ve “görev” kavramlarını birçok kez ele aldım, uzun uzun açıkladım ama nedense ÖSYM soru hazırlayıcılarını doğru kavramın ne olduğuna inandıramadım. Bu konuyu yeni yayımlanan TÜRKÇE DERSLERİ adlı kitabımda (Papatya Bilim Yay., İst., 2016, s. 319-327.), tarihsel süreç içinde ele aldım. Lütfen okuyunuz, belki kitapta yazdıklarım size inandırıcı gelebilir.
b. Bu soruda altı çizili bütün sözcüklerin türü addır. A’da “hasta” sözcüğü, birinci tümcede “hasta ol-” bileşik eyleminin ad ögesini oluştur. İkinci tümcedeki “hasta” adı, sıfat görevindedir. B’de “yalnız” sözcüğü, birinci tümcede yan tümceciğin durum bildiren belirteç (zarf) tümleci, ikinci tümcede sınırlama bildiren belirteç (zarf) tümleci görevindedir. Soruya yanıt olarak düşünülen C’de “bakır” sözcüğünün türü addır, görevi iki tümcede de sıfattır. D’de “akşam” zaman adı, birinci tümcede özne, ikinci tümcede zaman bildiren belirteç (zarf) tümleci görevindedir. E’de “nasıl” soru adı, birinci tümcede soru bildiren belirteç (zarf) tümleci, ikinci tümcede sıfat görevindedir.

a. Bu soruda iki yanıt var çünkü parçada D’de sözü edilen geçişli yüklem yok ve E’de sözü edilen “dönüşlülük zamiri” kullanılmamış.
Soru hazırlayıcı yanlış bir bilgiyle, gördüğü her “kendi” sözcüğünü “dönüşlü kişi adılı (dönüşlülük zamiri)” sanmış. Oysa “kendi” sözcüğü, bir addır; bir ad olarak adın girdiği tamlayan görevine girer: kendi iç-i, kendi ev-i, kendi iş-i vb. Buralarda dönüşlü kişi adılı (dönüşlülük zamiri) görevinde değildir. “Kendi” sözcüğünün iyelik eki almış biçimleri dönüşlü kişi adılı (dönüşlülük zamiri) görevine girer: kendi-m, kendi-n, kendi-si, kendi-miz, kendi-niz, kendi-leri (Bak. Hüseyin TOPTAŞ, TÜRKÇE DERSLERİ, Papatya Bilim Yay., İst., 2016, s. 383-384.). Bir alıntı da Muharrem ERGİN’den: “‘Kendi’ kelimesi tek başına normal olarak ‘asıl, öz’ manasına kullanılan bir isimdir: kendi (eli), kendi (gözüm) misallerinde olduğu gibi. Bunun teklik üçüncü kişi zamiri hâline gelebilmesi için iyelik eki alarak kendisi şekline geçmesi lazımdır.” (Muharrem ERGİN, TÜRK DİL BİLGİSİ, İst. Üni. Ede. Fak. Yay., İst., 1972, s. 272, §. 405.).
b. Türkçe testinde Arapça “isim” yerine Türkçe “ad”, Arapça “fiil” yerine Türkçe “eylem” sözcüklerini neden kullanmadığınızı anlamak olanaksız.

a. I ve V. tümcelerin sonuna üç nokta değil nokta konulmalıydı çünkü bu tümceler eksiltili değil. (Aynı yanlış kullanım, 4. soruda da var.)
b. Soru kökünde "cümle" sözcüğü var, bu nedenle seçeneklerde "cümle" sözcüğünü kullanmamalısınız. Şöyle olmalıydı:

a. “-ki” ilgi ekidir ama sıfat türetmez, eklendiği sözcüğü sıfat görevine sokar. Bu yüzden A’daki “ilgi ekiyle türemiş sıfat” sözü bilimsel yanlış içeriyor.
-ki, yapım eki değildir. Hiçbir yapım eki sözcük öbeğinden türetme yapmaz. -ki, sözcük öbeklerine de gelebilmekte; onları sıfat görevine sokabilmektedir: {dün akşam}-ki (yemek), {az önce}-ki (sözleriniz) vb. Bu yüzden biz bu eke “olma durumu eki” diyoruz (Bak. Hüseyin TOPTAŞ, TÜRKÇE DERSLERİ, Papatya Bilim Yay., İst., 2016, s. 358-364.).
Bu parçada -ki, sıfat türetmediği gibi eklendiği sözcük öbeğini “ilgeç öbeğinde tamlayan” görevine sokuyor çünkü {her zaman} bir sıfat tamlaması; -ki, bu tamlamaya ekleniyor ve tamlamayı “gibi” ilgecinin tamlayanı görevine sokuyor: {{her zaman}-ki gibi}. Bu ilgeç öbeği de “sabah” adına bağlanıyor ve sıfat görevine giriyor: {{{her zaman}-ki gibi} bir sabah}.
-DAki, ayrı bir “olma durumu” ekidir. Soru hazırlayıcı, “-ki ekiyle türemiş sıfat” sözüyle -DAki ekini mi sormak istemiştir? Amacı buysa hemen belirtelim: -ki ve -DAki iki ayrı ektir ama işlevleri aynıdır, ikisi de eklendiği sözcüğü ya da sözcük öbeğini genel olarak sıfat görevine sokar. Bu sorunun verisindeki yan sözcüğü, -DAki ekini alarak kendisinden sonra gelen sıfat tamlamasının (taş bina) niteliğini bildirmiş ve sıfat görevine girmiştir.
Küçük bir saptama daha: Yazım Kılavuzu’nda özel adlara eklenen yapım eklerinin kesme (’) işaretiyle ayrılmayacağı belirtilmiş. -ki ya da -DAki’yi yapım eki olarak benimserseniz bu ekleri, Ali’deki, Mehmet’teki gibi kullanımlarda da kesme (’) işaretiyle ayırmamak zorundasınız.
Her şey nasıl da birbirine bağlı! Bir yerde yanlış yaptınız mı o yanlışlık birçok yeri de yanlış yapıyor.
b. “İkilemeyle oluşmuş sıfat” sözü de bilimsel yanlışlık içeriyor. İkileme, bir sözcük öbeğidir; her sözcük öbeği gibi bir addır ve dilde bir ad işlemi görür, adın girdiği görevlere girer. Örneğin yukarıdaki tümcede (renk renk ışık) sıfat görevindedir ama “Uçurtmalar gökyüzünde renk renk uçuyordu.” tümcesinde “durum bildiren belirteç (zarf) tümleci görevinde, “Uçurmalar renk renkti.” tümcesinde yüklem görevindedir.
c. Öyleyse seçenekler şöyle kurulmalıydı:
A) İlgi (aitlik) eki
B) Sıfat görevinde bir ikileme
C) Belirsizlik (belgisiz) sıfatı
D) Gösterme (işaret) sıfatı
E) Sıra sayı sıfatı

a. “...dev” sözcüğüyle biten özneden sonra konulan noktalı virgül yazım yanlışı. Kılavuz’da “İkiden fazla eş değer ögeler arasında virgül bulunan cümlelerde özneden sonra noktalı virgül konabilir.” denmiş (s. 31.). Bu belirleme yanlış ama bu sorudaki noktalı virgül, buna bile uymuyor.
Yazım kurallarının sorulduğu bir sınavda yazım yanlışı içeren soruların olması ilginç değil mi?
b. Yazım Kılavuzu’nda “Arka arkaya sıralandıkları için virgülle veya çizgiyle ayrılan rakamlardan yalnızca sonuncu rakamdan sonra nokta konur: 3, 4 ve 7. maddeler; XII-XIV, yüzyıllar arasında vb.” (s. 27.) kuralı var ama bu sınavda birkaç yerde bu kurala uyulmamış ve yazım yanlışı yapılmış. Biri bu soruda: “...MÖ XIX. veya VIII. yüzyıl içinde...”. Biri, 37, 38. ve 39, 40. soruların dikdörtgen içindeki açıklamalarında: “37. ve 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.”, “39. ve 48. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.”

a. Bu sorudaki “soru kökü”nü daha önce de eleştirmiştim. Bir kez daha eleştirelim: Bir parça keyfî olarak iki paragrafa bölünmez. O parça iki paragraftan oluşmuştur ama soru sormak için siz onu birleştirmişsinizdir. Öyleyse soru kökündeki tümce, bu içeriği iletmelidir: İki paragrafın birleştirilmesiyle oluşan bu parçada ikinci paragraf, hangi tümceyle başlar? ya da “İki paragrafın birleştirilmesiyle oluşan bu parçada ikinci paragrafın ilk tümcesi, numaralanmış tümcelerden hangisidir?
b. Bir yazım yanlışı daha: VII. tümcedeki “Osmanlı Dönemi” sözüne eklenen yardımcı ses ve yaklaşma durumu eki, kesme (’) işaretiyle ayrılmalıydı: Osmanlı Dönemi’ne.

a. “(IV) Karar verme özgürlüğüne sahip olan bu insanlar, karşılaştıkları durumlarda yaptıkları işlerde kendi özlerini yaratırlar.” tümcesinde “durumlarda” sözcüğünden sonra virgül konulmalıydı. Tümce “sahip” sözcüğünden arındırılmalıydı: “Karar verme özgürlüğü olan bu insanlar, karşılaştıkları durumlarda, yaptıkları işlerde kendi özlerini yaratırlar.”
b. “(V) Egzistansiyalist eserlerdeki insanların belirli davranış biçimleri olmadığı için yapacakları işler önceden kestirilemez.” tümcesinde “biçim” sözcüğünün gereksiz kullanımı (davranış biçimi) anlatım bozukluğuna yol açmış (Aynı yanlışlık 35. sorunun A seçeneğindeki sözde de var: Yaygın görülen bir davranış biçimi olduğu.).
-Iş eki ve "biçim, şekil, tarz, stil" sözcükleri
Türkçede adeylem (isim-fiil) (eylemlik) eki -Iş, eklendiği sözcüğe biçim, tarz, şekil, stil anlamı katar; öteki adeylem ekleri -mA, -mAk’tan farkı budur. Böyle olunca "işleniş biçimi", "işlenme biçimi biçimi" gibi bir anlam iletir. Burada "biçim", yalnızca gereksiz değil Türkçenin anlatım düzenine aykırı kullanılan bir sözcük konumundadır. Kısaca Türkçede, genel olarak, -Iş ekinden sonra biçim, tarz, şekil, stil sözcükleri tamlanan görevinde kullanılmaz. Konuşma dilinde savrukça kullanılan "davranış biçimi", "bakış tarzı", "anlatış şekli" gibi anlatımlar, Türkçenin dilbilgisi düzenine aykırıdır.
c. Soru kökündeki anlatımı, 19. soruda eleştirdik.
ç. “Egzistansiyalizm” yerine “varoluşçuluk”, “egzisyansiyalist” yerine “varoluşçu” sözcüklerini kullansaydınız daha iyi olmaz mıydı?

a. Parçada Mallarmé’den yapılan alıntıdaki “değil” sözcüğü bağlaç görevinde (Araç durumundaki iki ögeyi bağlıyor: {düşüncelerle değil sözcüklerle}) olduğu için virgül (,) bir yazım yanlışı çünkü bağlaçlardan önce ve sonra noktalama işareti kullanılmaz.
b. “Mallarmé” sözcüğü yanlış yazılmış, sözcükteki <e> harfinin üzerinde Fransızların “accent aigu” adını verdikleri vurgu işareti vardır. Bu işaret, <e> harfinin okunmasını sağlar.

a. Parçanın anlatımı iyi değil. Örneğin “Herhangi bir travma veya sıkıntı hâlinde yakalanma riskine sahip olduğumuz rahatsızlıklar da genlerimizde yer alır.” tümcesi “sahip” sözcüğünün özensiz kullanımı nedeniyle anlatım bozukluğu içeriyor. Hemen ardından gelen “Örneğin aynı olay karşısında kimimiz kalp krizi geçirme riskine sahipken kimimiz depresyona girme eğilimindedir.” tümcesi de öyle. Bu tümceler düzeltilebilir miydi? Düzeltilebilirdi elbette ama bence bu metin hem anlatım hem de içerik yönünden YGS Türkçe Testi’ne değil de doktor adaylarını seçen bir sınava konulmalıydı. İçinde kod, travma, gen, kalp krizi, depresyon gibi birçok terimin yer aldığı bir metnin soru olarak kullanılabileceği yer orasıdır. Okuduğunu anlama, metnin içeriğiyle yakından ilgilidir. Lise öğrencisinden istenen, yazın (edebiyat), sanat ve dil kültürüyle donanmasıdır. Paragraf ve imge soruları, bir yönüyle öğrencinin bu kültürle donanıp donanmadığını ölçmelidir.
b. Soru hazırlayıcı parçadan da sorumludur ama asıl önemlisi seçeneklerdeki tümceleri kuran odur. Bu yüzden dili ve anlatımı özenli olmalıdır. Oysa bu sorunun D seçeneğindeki anlatım, “sonuç” sözcüğünün özensiz kullanımı nedeniyle bozuk; soru hazırlayıcı, “sonunda” sözcüğünün kullanılması gereken yerde “sonuç” sözcüğünü kullanmış: “Üzücü olaylar sonucunda oluşabilecek durumlar, genlerden kaynaklanmaktadır.” Bu tümcede “oluşabilecek durumlar” sonuçtur; bu “sonuç” bir sürecin sonunda ortaya çıkar. “Üzücü olaylar” sonunda “oluşabilecek durumlar” (sonuç), genlerden kaynaklanmaktadır.”