TDK "YAZIM KILAVUZU" ELEŞTİRİLERİ-2
- Hüseyin Toptaş
- 31 Ağu 2024
- 14 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 18 Eyl 2024

"SUNUŞ" BAŞLIKLI YAZI
“Sunuş”un altında Prof. Dr. Şükrü Halûk AKALIN imzası var. Bu yüzden eleştirimiz, Sayın AKALIN’ın “yazar”lık yanına yöneliktir. Bu eleştiri, onun sözcüğüyle “yapıcı”dır; Türkçeden başka “kaygı”sı olmayan bir öğretmenin elinden çıkmıştır.
Saygılarımla...
NOT: Alıntılar TDK’nin internet sitesinden kopyalama yoluyla alınmış ve aşağıdaki gibi renklendirilmiştir. Eleştirilen sözcük, söz ya da noktalama işaretlerinin altı çizilmiştir.
Hemen belirtelim; yazım kurallarını kalıcı hâle getirmek, kökleştirmek, böylece yazımda birliği sağlamak amacıyla bu baskıda da yerleşmiş kurallarla ilgili olarak herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir.
“Duruluk”, iyi anlatımın niteliğidir. İçinde gereksiz sözcük bulunmayan anlatım, “duru”dur. Gereksiz söz, okuyucuyu yorar. Alıntıdaki altı çizili bölüm, gereksiz sözler içeriyor; “duru” değil; “...yerleşmiş kurallarla ilgili olarak herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir.” sözü “... yerleşmiş kurallar değiştirilmemiştir.” sözüyle aynı anlamı içeriyor. Altı çizili bölüm şöyle olmalıydı: “... böylece yazımda birliği sağlamak amacıyla yerleşmiş kurallar bu baskıda da değiştirilmemiştir.”
Bu, bir biçem (üslup) sorunu, demeyin sakın; bu metin, Türkçenin Yazım Kılavuzu’nun sunum yazısı.
Türkçenin Arap kaynaklı alfabe ile yazılışında yaşanan sorunların Osmanlı Devleti’nde XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren açıkça dile getirilmeye başlanmasından sonra kılavuz yayımlanması çalışmaları Türkiye Cumhuriyeti’nde 1928 yılında Latin kaynaklı yazının kabulüyle yeni bir görünüm kazanır.
a. Altını çizdiğimiz bölümde “itibaren” sözcüğüyle “başlanması” sözcüğünün bir arada kullanılması anlatım bozukluğuna yol açmış.
Açıklayalım: Büyük Türkçe Sözlük’te “İtibaren”, “-den başlayarak, -den beri” olarak Türkçeleştirilmiş. Oysa yalnızca “başlayarak” sözcüğüyle Türkçeleştirilmeliydi. Neyse biz öyle yapalım, “itibaren” sözcüğünün yerine “başlayarak” sözcüğünü koyalım: “...XIX. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak açıkça dile getirilmeye başlanmasından sonra...” Olmadı, bu anlatım bozuk. “İtibaren” sözcüğünü kullandınız mı “başla-” eylemini özenli kullanacaksınız. Düzeltelim. Nasıl mı? “İtibaren”i atıp yerine “başlayarak” sözcüğünü koyacağız ve “başlanmasından” sözcüğünü çıkaracağız: “...XIX. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak açıkça dile getirilmesinden sonra...”
“İtibaren” sözcüğünün günümüzde yanlış kullanımı çoğaldı. Özellikle “haber muhabirleri” çok kullanıyorlar, sözcüğün anlam inceliğini bilmedikleri için de birçoğu anlatım bozukluğu içeren tümceler kuruyor. Bu kullanımları “galat-ı meşhur” mu sayalım? Alanı, bir yönüyle Osmanlıca olan Sayın AKALIN bile yanlış kullandığına göre...
Anlamını bilsek bile kimi alıntı sözcükler, kullanmayı bilmediğimiz silah gibidir; her an patlayabilir. “İtibaren” sözcüğünün Osmanlıcayı iyi bilen kişilerin yazılarında bile anlatım bozukluğu yaratması da bu nedenledir.
b. “... Türkiye Cumhuriyeti’nde 1928 yılında...” Bu iki söz, eş görevli; ikisi de bulunma durumu eki (-DA) almış. [Ekleri yazarken ötümlü-ötümsüz değişmesi olan ünsüzleri ötümlüsünün büyük harfiyle; düz, açık (geniş) ünlü değişmelerini [A] harfiyle, kapalı (dar) ünlüleri [I] harfiyle gösteriyoruz.] Öyleyse bu sözler eş görevli. Eş görevli sözlerin arasına virgül konulur: “... Türkiye Cumhuriyeti’nde, 1928 yılında...”
Altında “Dil Encümeni” üyelerinin adlarının bulunduğu bu giriş yazısından sonra, sözlerin Arap kökenli alfabeye göre yazılmış ve alfabetik olarak sıralanmış biçimlerinin karşısında yeni Türk alfabesine göre yazılış biçimlerini gösteren dizin bölümü bulunmaktadır. Dizin; Kamus-ı Türkî ve Yeni Türkçe Lûgat’te bulunan sözler esas alınarak ancak dönemin yazı dilinde kullanılmayan ve halk tarafından da benimsenmediği gözlenen sözler çıkarılarak oluşturulmuştur. Formalar hâlinde hazırlanan İmlâ Lûgati’nin ilk birkaç formasında, dizinin oluşturuluşunda farklı ilkeler göz önüne alınırken çalışmanın ilerlemesiyle daha sonraki formalarda bu ilkeler değiştirilmiş ve başlangıçta dizine alınması gereksiz görülenler ile unutulan kelimeler eserin sonunda “ilave edilen kelimeler” başlığı altında sıralanmıştır. Son bölümde ise ek alması durumunda bazı sözlerin nasıl yazılması gerektiğini gösteren bir liste ile vilayet ve kaza adlarının yazılış biçimleri yer almıştır.
...
Bilgisayar yazılımlarının da yardımıyla kılavuz ve sözlük çalışmaları eş güdüm içerisinde yürütülürken kılavuzda belirlenen kurallar ve sözlerin yazılış biçimleri Türkçe Sözlük’te de esas alınmıştır.
a. “Yazılış biçimi” sözünde aynı anlama gelen ekle sözcüğün birlikte kullanılmasının yol açtığı anlatım bozukluğu var. (Aynı anlatım bozukluğu Prof. Dr. Hasan Eren’in yazdığı İmlâ Kılavuzu’nun “Giriş” başlıklı yazısında ve Prof. Dr. Zeynep Korkmaz’ın bir kitabının adında da var: Türkçede Eklerin Kullanılış Şekilleri ve Ek Kalıplaşması Olayları.)
-Iş, eklendiği eyleme “-mA biçimi (şekli, tarzı)” anlamını katar; -mA ve -mAk eklerinden farkı da budur. “Biçim (şekil, tarz)” anlamını içerdiği için eklendiği eylem, “biçim (şekil, tarz) sözcükleriyle belirtisiz ad tamlaması kurunca bu sözde anlatım bozukluğu oluşur. Bu yüzden, ya “yazılma biçimleri” sözü ya da “yazılışları” sözcüğü kullanılmalıydı.
b. “Dizin” sözcüğünden sonra konulan noktalı virgül (;) yanlış, buraya yalnızca virgül (,) konulmalıydı. (Bak. YAZIM KILAVUZU’NUN ELEŞTİRİSİ NOKTALAMA İŞARETLERİ-1,Noktalı Virgül.).
c. “Ve”yle “ile” sözcükleri aynı işlevde; Sayın AKALIN, ikinci kez “ve” kullanmamak için “ile” kullanmış. Bu, olumlu bir tutum. “Ve” kullanımını azaltmak, tümcelerin kısa kurulmasını sağlar; kısa tümceler anlatıma kıvraklık kazandırır. Ömer Seyfettin’in başlattığı dili “ve”den arıtma eyleminin bir amacı da budur. Sayın AKALIN’ın böyle bir amacı yok sanıyorum çünkü Sayın AKALIN, yazının ilerleyen bölümlerinde divan düzyazısındaki gibi bol bol “ve” kullanmış; hem de aynı tümcede üst üste beş kez.
Bu tümcede “ve” yerine, sıralı tümcenin birincisinde virgül (,) kullanıldığı için, noktalı virgül (;) kullanılabilirdi.
ç. Sayın AKALIN, “ile” ve “ise” sözcüklerinden ekleşen -lA, -sA eklerini kullanmaktan genellikle kaçınıyor. Neden acaba? “Biçem (üslup) sorunu.” mu? Biçemse bu biçem, Türkçenin eğilimlerine uymuyor; Osmanlıca eğilimler içeriyor.
d. “Tarafından”lı anlatım sizce Türkçenin tadını bozmuyor mu? “... halkın da benimsemediği gözlenen sözler ...” olsa daha iyi olmaz mı?
TDK, “tarafından” sözcüğünü seviyor; internet sitesinin birçok yerinde “tarafından” sözcüğü kullanılmış: “... Yazım Kılavuzu Çalışma Grubu tarafından geliştirilmiş...”, “... tarafından seslendirilmiş...”, “... tarafından hazırlanmıştır.”.
“Tarafından”lı anlatımları ilgi durumu eki (-In, -nIn; -im), iyelik ya da -CA eki kullanarak Türkçeleştirmek, “Türkçeyi geliştirmek” değil midir?
Kurulda yapılan görüşmeler sonucunda İstanbul ve Ankara Üniversitelerinin ve diğer yükseköğretim okullarının ilgili uzmanlarından raporlar istenmiş; gazete, dergi ve kitaplarda ileri sürülen düşünceler gözden geçirilmiştir.
...
Bu çalışmalar sonucunda “Genel Merkez Kurulu”nda son şekli verilerek İmlâ Lûgati’nin ikinci baskısı sayılan İmlâ Kılavuzu 1941 yılında yayımlanmıştır.
a. Sayın AKALIN, bu tümcelerde “sonuç” sözcüğünü anlam inceliğine özen göstermeden kullanmış; “son”la “sonuç”u karıştırmış. "Sonuç", “bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice”dir (Büyük Türkçe Sözlük) yani "biten şeyden çıkan durum”dur, “süren işin ürünü”dür. “Son”, “biten, arkası olmayan”dır. Bir olayın, eylemin bitiminde (sonunda) bir ürüne (sonuç) ulaşılır. “Sonuç” sözcüğünü, “son” yerine kullandınız mı anlatımınız bozuk olur.
Bozuk anlatımlı tümcelerin Yazım Kılavuzu’nun “Sunuş”unda olması düşündürücüdür.
İlk tümcede “İstanbul ve Ankara Üniversitelerinin ve diğer yükseköğretim okullarının ilgili uzmanlarından raporlar istenmiş; gazete, dergi ve kitaplarda ileri sürülen düşünceler gözden geçirilmiştir.” bölümleri “sonuç”tur. Bu “sonuç”lar, “kurulda yapılan görüşmeler[in] [bitiminde] [sonunda] [ya da sonucu olarak]” ortaya çıkmıştır.
İkinci tümcede “‘Genel Merkez Kurulu’nda son şekli verilerek İmlâ Lûgati’nin ikinci baskısı sayılan İmlâ Kılavuzu 1941 yılında yayımlanmıştır.” sözü “sonuç”tur. Bu sonuç, “bu çalışmalar[ın] [bitiminde] [sonunda] [ya da sonucu olarak]”ortaya çıkmıştır.
b. Birinci tümcede “istenmiş” sözcüğünden sonra konulan noktalı virgül (;) doğru ve yerinde çünkü ikinci tümcenin içinde virgül (,) var. Bunu belirtmemizin nedeni, Sayın AKALIN’ın bu olumlu tutumunu yazı boyunca sürdürememesi.
Bununla birlikte, kılavuzda yazımla ilgili bazı sorunlara hiç değinilmemiş, bunlarla ilgili herhangi bir kural getirilmemişti. Birden fazla addan oluşan kişi adlarının yer adı olarak kullanılması durumunda ve sayı adlarının yazıyla ifade edilmesi sırasında bitişik mi, ayrı mı yazılacaklarının; kişi ve yer adlarıyla tarihlerin nasıl yazılması gerektiğinin belirtilmemesi, kısaltmalar dizininin bulunmaması gibi eksikliklerin de giderilmesi amacıyla yeni bir kılavuz çıkarılması yoluna gidilir.
a. “Değinilmemiş” sözcüğünden sonra virgül (,) değil noktalı virgül (;) konulmalıydı çünkü birinci tümcenin içinde virgül (,) kullanılmış.
b. “Yazılacaklarının” sözcüğünden sonra konulan noktalı virgül (;) yanlış çünkü noktalı virgülün (;) böyle bir işlevi yok. Buraya yalnızca virgül (,) konulabilirdi. Sayın AKALIN, ikinci tümceyi uzattıkça uzatmış; uzun tümcelerin güç anlaşılır olduğunu bildiği için sorunu, “mi”den sonra koyduğu virgülle (,) karışacağı korkusuyla “yazacaklarının” sözcüğünden sonra virgül yerine noktalı virgül (;) koyarak çözmek istemiş ama olmamış.
c. “Sayı adlarının yazıyla ifade edilmesi” sözündeki “ifade edilmesi” eylemsisini (fiilimsi) Türkçeye çevirelim: ”Sayı adlarının yazıyla [anlatılması]”. Ben bu sözden hiçbir şey anlamadım. Sayı adları yazıyla nasıl anlatılır? Sayın AKALIN, şunu mu iletmek istedi dersiniz: “Sayı adlarının sözcük olarak yazılması”.
İlköğretim öğrencilerine öğretilen bir bilgiyi anımsayalım:
Bir şeyi anlatmanın bir değil birden çok yolu vardır; yazar, bu yolların en iyisini bulmak için çaba gösterir. “Doğruluk”, yazının birinci ilkesidir ama “iyilik” de doğruluğun ardından gelmelidir. “İyilik” derken “güzellik”ten söz etmiyoruz; “güzellik” ve “etkili” anlatım sanatçının işidir.
Bu yazı, bir yazarın ürünü. Yazar olduğu için de ondan “doğru” ve “iyi” anlatım beklemek okuyucunun en doğal hakkı.
Bu tümceler nasıl iyileştirilebilir? Bunun birçok yolu vardır ama biz olsak Sayın AKALIN’ın sözcüklerine küçük dokunuşlarla bu iki tümceyi şöyle kurardık:
“Bununla birlikte, kılavuzda yazımla ilgili [kimi] sorunlara hiç değinilmemiş; bunlarla ilgili herhangi bir kural getirilmemişti. Değinilmeyen sorunlar şöyle sıralanabilir: Sayı adları, [sözcük olarak] yazılınca birden fazla addan oluşan kişi adları, yer adı olarak kullanıl[ınca] bitişik mi, ayrı mı yazılacak? Kişi ve yer adlarıyla tarihler nasıl yazılmalı? [Kılavuzda] kısaltmalar dizini de yoktu. [Bu gibi eksikliklerin de] giderilmesi amacıyla yeni bir kılavuz çıkarılması yoluna gidil[di].”
Adına “yeni” sözü eklenen ve 1928’de yayımlanan İmlâ Lûgati ile onu izleyen altı baskıyı bir kenara bırakan 1965 kılavuzu, Türkçenin biçim bilgisi yapısını zorlayan kurallar içeriyordu. Bu kılavuzla birlikte birleşik sözlerin yazımı için getirilen kurallar sonucunda, belirtisiz ad tamlaması yapısındaki neredeyse bütün sözlerin bitişik yazılmasına doğru bir gidiş başladı. ... İzleyen baskılarda da bu tutumun sürdürülmesi, eklemeli bir dil olan Türkçenin biçim yapısını olumsuz etkiliyordu.
...
Düzeltme işaretinin kullanılmaması sonucunda ortaya çıkan karışıklıkları gidermek üzere bu işaretin kullanılmasının zorunlu olduğu durumlar kurallar bölümünde ayrıntılı bir biçimde belirtildiği gibi bu sözler dizin bölümünde de düzeltme işaretiyle gösterilmiştir.
a. “Türkçenin biçim bilgisi yapısı” sözü, ne anlatıyor? “Türkçenin biçim bilgisi yapısı”, “morfolojik (Fr. morpholoqie) yapı” sözünün kötü bir çevirisi. Sayın AKALIN, -sAl ekini kullanamadığı için “Türkçenin biçimbilgisel yapısı” diyemiyor; “Türkçenin biçim bilgisi yapısı” gibi pürüzlü bir söz kuruyor. Daha sonra da “Türkçenin biçim yapısı” sözünü kullanıyor.
b. Sayın AKALIN, “söz” sözcüğünü hem “sözcük” hem “sözcük öbeği” anlamında kullanıyor; bu kullanım anlam karışıklığına yol açıyor. Örneğin “Formalar hâlinde hazırlanan İmlâ Lûgati’nin ilk birkaç formasında, dizinin oluşturuluşunda farklı ilkeler göz önüne alınırken çalışmanın ilerlemesiyle daha sonraki formalarda bu ilkeler değiştirilmiş ve başlangıçta dizine alınması gereksiz görülenler ile unutulan kelimeler eserin sonunda ‘ilave edilen kelimeler’ başlığı altında sıralanmıştır. Son bölümde ise ek alması durumunda bazı sözlerin nasıl yazılması gerektiğini gösteren bir liste ile vilayet ve kaza adlarının yazılış biçimleri yer almıştır.” tümceleriyle “Buna karşılık yanlış türetilip de yaygınlaşmamış sözler ile sadece ağızlarda kullanılan bazı sözler kılavuzdan çıkarılmıştır.” tümcesinde ve yukarıya aldığımız ikinci tümcede “söz”, “kelime” -yazarın diliyle- anlamında kullanılmasına karşın yukarıdaki alıntının birinci tümcesinde “sözcük öbeği” anlamında kullanılmış.
Bunu şöyle yorumlayabilir miyiz? Sayın AKALIN, “kelime” sözcüğünü kullanmak istemiyor ama “sözcük” de Kurum’un benimsediği sözcüklerden değil. Kılavuz’un dizin bölümünde yer almasına karşın, Kılavuz’da “sözcük” sözcüğü yok; ısrarla “kelime” kullanılmış. Ne yapsın? “Sözcük” yerine “söz” kullanarak sorunu (!) çözüyor.
“Söz”, dilbilimde (TDK’nin dili ve yazımıyla dil biliminde) “bir kişinin dili kullanma biçimi, dilin kişiye özgü kullanılma biçimi”; dilbilgisinde (TDK’nin yazım biçimiyle dil bilgisinde) “sözcük öbeği”dir. “Söz”ün günlük konuşma dilinde “sözcük” yan anlamı da vardır ama bu yazı, dil, dilbilgisi, dilbilim konularında donanımlı kişilere de seslenmektedir. Bu yüzden terimler, yerinde kullanılmalıdır.
c. Sayın AKALIN, “sonuç” sözcüğünü “sonucunda” biçimini kullanmayı seviyor. Yukarıdaki tümcelerde bu kez “son” yerine değil; “yüzünden, nedeniyle” anlamında kullanıyor. Bizim bildiğimiz kadarıyla “sonuç” sözcüğünün böyle bir anlamı ve kullanımı yok. Her iki “sonucunda” yerine “yüzünden” sözcüğü kullanılabilirdi.
Çalışma Grubu, yazımla ilgili kuralları belirlerken yazımı tartışmalı ve çok şekilli olan sözlerden hangisinin esas alınması gerektiğini edebî eserleri, gazeteleri, dergileri tarayarak; ağ ortamındaki arama motorlarından da yararlanarak belirlemiştir.
a. Noktalı virgülün (;) yanlış kullanıldığı bir tümce daha... Yazar, bu alıntıdaki noktalı virgülü (;) virgülle ayrılan bölümler karışır korkusuyla virgül (,) yerine kullanmış; bu kullanımını da virgülün 13. kullanım yerine dayandırmış: “Metin içinde art arda gelen zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra konur.” Oysa noktalı virgülün (;) böyle bir kullanım yeri yok.
Gelelim 27. baskı Yazım Kılavuzu’na virgülün (,) 13. kullanım yeri olarak eklenen: “Metin içinde art arda gelen zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra konur.” kuralına. Bu kural doğru değil. Kurala örnek gösterilen: “Ancak yemekte bir karara varıp, arkadaşına dikkatli dikkatli bakarak konuştu.” tümcesi de bu yanlışa eklenen bir başka yanlış. Aynı bölümde bir de uyarı var: “Metin içinde zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra virgül konmaz.” Kuralla uyarı birbiriyle çelişiyor. (Örnek tümcenin ve kuralla uyarının çelişmesinin eleştirisi için bak. YAZIM KILAVUZU’NUN ELEŞTİRİSİ, NOKTALAMA İŞARETLERİ-1) Burada şunu belirtelim: “Art arda” sözü de bu çelişmeyi önleyemez çünkü belirteçeylem (zarf-fiil) eki almış sözcükler, belirteçeylem (zarf-fiil) olarak değil de tek tek sözcük olarak art arda sıralandığı zaman aralarına virgül konulabilir. Örneğin “Türkçede belirteçeylem (zarf-fiil) eki almış birkaç sözcük sayalım: gelip, açarak, gelince, kaçtıkça, düşünmeden vb.” Bunun dışında art arda gelen belirteçeylem (zarf-fiil), tümce içerisinde bir yan tümceciğe ya da temel tümceye bağlanmışsa bunların arasına virgül konulmaz; noktalı virgülse hiç kullanılmaz. Belirteçeylem (zarf-fiil) eki, “ve”nin ve virgülün (,) anlamını da içerir.
b. “Edebî eser” yerine “edebiyat yapıtı”, “yazın yapıtı” sözlerinden biri seçilemez miydi? Nispet /i/’li [î] sözcüklerden olabildiğince kaçınmak, doğru bir tutum değil midir sizce?
Kılavuzun kurallar bölümünün ve dizininin gözden geçirilmesi ve ağ ortamındaki kullanıcıların görüş, öneri ve eleştirilerinin değerlendirilmesinden sonra özel adların kullanımıyla ilgili kuralların anlaşılır bir duruma getirilmesi, ayrı veya bitişik olarak yazılan birleşik sözlerin yaygın kullanımlarının kabul edilmesi; sayıların, noktalama işaretlerinin ve kısaltmaların kullanımı ile ilgili ayrıntılı kuralların belirlenmesi ve örneklerle desteklenmesi, düzeltme işaretinin kullanıldığı yerlerin yeniden gözden geçirilmesi; yazımı yaygınlaşmış bazı sözlerin bu biçimleriyle dizine alınarak kurallar bölümüyle dizin arasında ve kurallar içerisinde uyumun sağlanması için kılavuz baştan sona denetlenmiştir.
a. Böyle uzun ve karmaşık tümce kurmak, “beceri” ister. Bu beceri de divan ya da Servetifünun düzyazısı okuya okuya gelişir.
Bir tümcede tam beş “ve”... Sayın AKALIN’ın “ve”nin az kullanıması gibi bir “kaygı”sı yok. Olsun, ne yapalım; tümce kolay anlaşılsın da. İyi de tümce kolay anlaşılmıyor. Tümceyi anlamak için en az iki kez okumak gerekiyor. Yoksa kolay anlaşılıyor da biz mi iki kez okuduktan sonra az çok bir şeyler anladık? Koca bir paragraf bir tümceden oluşunca sonuç bu oluyor.
Tümcede anlatılanlar bir paragraf olarak şöyle kurulabilirdi:
“Kılavuzun kurallar bölümü ve dizin gözden geçirildi; ağ ortamındaki kullanıcıların görüş, öneri ve eleştirileri değerlendirildi. Bu değerlendirmelerden sonra [Kılavuz, baştan sona denetlenerek] özel adların kullanımıyla ilgili kurallar anlaşılır duruma getirildi, ayrı [ya da] bitişik yazılan birleşik söz[cük]lerin yaygın kullanımları [benimsendi]; sayıların, noktalama işaretlerinin ve kısaltmaların kullanımı[yla] ilgili kurallar [ayrıntılı olarak] belirlendi; bunlar örneklerle desteklendi. Düzeltme işaretinin kullanıldığı yerler yeniden gözden geçirildi. Yazımı yaygınlaşmış [kimi] söz [ya da] söz[cük]ler bu biçimleriyle dizine alındı. Kurallar bölümüyle dizin arasında ve kurallar içerisinde uyum sağlandı.”
b. Yukarıdaki tümcedeki noktalı virgüller (;) Yazım Kılavuzu’daki belirlemelere uymuyor.
Kılavuz’a göre noktalı virgülün (;) kullanıldığı yerler şunlar:
1. Cümle içinde virgüllerle ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayırmak için konur: Erkek çocuklara Doğan, Tuğrul, Aslan, Orhan; kız çocuklara ise İnci, Çiçek, Gönül, Yonca adları verilir.
Türkiye, İngiltere, Azerbaycan; Ankara, Londra, Bakü.
[Bu kural eksik, “tür”, “takım” eş görevli olmak zorunda. Bu örneklerin birincisi, kuralla uyumlu değil çünkü birinci tümcede virgülle ayrılmış (eş görevli) tür ya da takım yok; bu, yüklemleri ortak bağımlı sıralı tümce. Ayrıntılı açıklama için bak. YAZIM KILAVUZU’NUN ELEŞTİRİSİ, NOKTALAMA İŞARETLERİ-1 Noktalı Virgül.]
2. Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur: Sevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor; bağırmak, kahkahalar atmak, ağlamak istiyorum.
At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır. (Atasözü)
(Noktalı virgülün birinci işlevi bu. Bu kullanım, birinci işlev olarak yazılmalıydı. Yukarıda sözü ettiğimiz örnek bu işleve uygun.
3. İkiden fazla eş değer ögeler arasında virgül bulunan cümlelerde özneden sonra noktalı virgül konabilir:
Yeni usul şiirimiz; zevksiz, köksüz, acemice görünüyordu. (Yahya Kemal Beyatlı)
[Noktalı virgülün böyle bir işlevi olamaz çünkü bu kullanım, noktalı virgülün anlamına (mantığına) aykırı.
Bu tümcedeki noktalı virgüller (;), ilgeç (edat) öbeğinde tamlayan görevindeki bir bağlama öbeğinin ögelerini ayırmak için konulmuş. Noktalı virgülün (;) böyle bir işlevi yok, noktalı virgül (;) yerine virgül (,) konulmalıydı.
Söylediklerimizi açalım:
Kılavuzun kurallar bölümünün ve dizininin gözden geçirilmesi ve ağ ortamındaki kullanıcıların görüş, öneri ve eleştirilerinin değerlendirilmesinden sonra [Belirteç (zarf) tümleci.]
özel adların kullanımıyla ilgili kuralların anlaşılır bir duruma getirilmesi, (Yan tümcecik, bağlama öbeğinin birinci ögesi.)
ayrı veya bitişik olarak yazılan birleşik sözlerin yaygın kullanımlarının kabul edilmesi, (Yan tümcecik, bağlama öbeğinin ikinci ögesi.)
sayıların, noktalama işaretlerinin ve kısaltmaların kullanımı ile ilgili ayrıntılı kuralların belirlenmesi, (Yan tümcecik, bağlama öbeğinin üçüncü ögesi.)
[ve] (Bağlaç, virgülle aynı işlevde.)
örneklerle desteklenmesi, (Yan tümcecik, bağlama öbeğinin dördüncü ögesi.)
düzeltme işaretinin kullanıldığı yerlerin yeniden gözden geçirilmesi, (Yan tümcecik, bağlama öbeğinin beşinci ögesi.)
yazımı yaygınlaşmış bazı sözlerin bu biçimleriyle dizine alınarak kurallar bölümüyle dizin arasında ve kurallar içerisinde uyumun sağlanması (Yan tümcecik, bağlama öbeğinin altıncı ögesi.)
için [İlgeç (edat).]
(birinci öge + ikinci öge + üçüncü öge + dördüncü öge + beşinci öge + altıncı öge)= bağlama öbeği, “için” sözcüğünün kurduğu ilgeç öbeğinde, tamlayan görevinde
kılavuz (Özne.)
baştan sona [Belirteç (zarf) tümleci.]
denetlenmiştir. (Yüklem.)
Öyleyse bu tümce, yüklemi ortak bağımlı sıralı tümce değil. Tümle içinde virgüllerle ayrılmış (eş görevli) tür ya da takım da yok, olsaydı noktalı virgüller (;) doğru kullanılmış olurdu.
Yazım Kılavuzu’nun bu baskısı da Türkçe Sözlük ile eş güdüm içerisinde hazırlanmıştır. Önceki baskılara göre yazım kuralları ile ilgili bölümde ünlü düşmesi, sayıların ve simgelerin yazılışı; virgül, noktalı virgül, ünlem ve kesme işaretinin kullanıldığı yerler gibi bazı konulara açıklık getirilmiş, yeni örneklerden yola çıkılarak bu kurallarla ilgili maddelere eklemeler yapılmıştır.
a. Bu tümcedeki noktalı virgül (;) de yanlış kullanılmış; noktalı virgülden (;) önceki bölüm, bundan önceki eleştirimizde belirttiğimiz gibi, ilgeç (edat) öbeğinde tamlayan görevindeki bağlama öbeğinin ikinci ögesi:
Önceki baskılara göre yazım kuralları ile ilgili bölümde ünlü düşmesi, (Bağlama öbeğinin birinci ögesi.)
sayıların ve simgelerin yazılışı, (Bağlama öbeğinin ikinci ögesi.)
virgül, noktalı virgül, ünlem ve kesme işaretinin kullanıldığı yerler (Bağlama öbeğinin üçüncü ögesi.)
gibi [İlgeç (edat).]

Öyleyse bu tümce, yüklemi ortak bağımlı sıralı tümce değil; tümce içinde virgüllerle ayrılmış tür ya da takım da yok.
b. Bu tümcede “getirilmiş” sözcüğünden sonra noktalı virgül (;) konulması gerekirken virgül (,) konulmuş. “Önceki baskılara göre yazım kuralları ile ilgili bölümde ünlü düşmesi, sayıların ve simgelerin yazılışı; virgül, noktalı virgül, ünlem ve kesme işaretinin kullanıldığı yerler gibi bazı konulara açıklık getirilmiş, yeni örneklerden yola çıkılarak bu kurallarla ilgili maddelere eklemeler yapılmıştır.” tümcesi, bağımsız sıralı tümce. Sıralı tümceyi oluşturan birinci tümcede (Önceki baskılara göre yazım kuralları ile ilgili bölümde ünlü düşmesi, sayıların ve simgelerin yazılışı, virgül, noktalı virgül, ünlem ve kesme işaretinin kullanıldığı yerler gibi bazı konulara açıklık getirilmiş) virgül (,) kullanılmış. Öyleyse birinci tümcenin yükleminden sonra virgül (,) değil noktalı virgül (;) konulmalıydı.
Tıpkıbasımların da mevcudu tükenince, Güncel Türkçe Sözlük ve Yazım Kılavuzu Çalışma Grubunun çalışmalarını tamamlamasının ve Türkçe Sözlük’ün on birinci baskısının hazırlanmasının ardından Yazım Kılavuzu’nun yeni baskısı gündeme gelmiştir.
a. Bu alıntıdaki “mevcut” sözcüğü gereksiz. “Mevcut” çıkarılınca “tıpkıbasım” sözcüğündeki -In ilgi durumu ekine de gerek kalmaz.
b. Bir yazım yanlışı daha: “Tükenince” sözcüğü -IncA ekli bir belirteçeylem (zarf-fiil), bu sözcükten sonra virgül (,) kullanılmaz.
Her baskısında daha da geliştirilen, genişletilen, kuralları açık ve anlaşılır hâle getirilip örneklerle pekiştirilen Yazım Kılavuzu’nun “her baskısında değişiklik yapılıyor” gibi genellemelerle gölgelenmemesi gerekir. Yazımda tartışmaların sona ermesi, Türkçenin kısır tartışmalarla yıpratılmaması; geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve zenginleştirilmesi için uzun soluklu ve titiz bir çalışma sonucunda hazırlanan Türk Dil Kurumu Yazım Kılavuzu’nun birleştirici ve bütünleştirici bir kaynak olacağına inanıyoruz.
a. “Her baskısında değişiklik yapılıyor.” tırnak içine alınmış aktarma (alıntı) tümce, ilk harfi büyük olmalıydı ve sonuna da nokta (.) konulmalıydı.
b. Bu alıntıdaki noktalı virgül (;) de yanlış kullanılmış çünkü noktalı virgülden (;) önceki yan tümcecik, “için”le ilgeç (edat) öbeği kuran bağlama öbeğinin bir ögesi.
c. Sayın AKALIN, bu alıntıda da “sonuç” sözcüğünü anlam inceliğine özen göstermeden kullanmış; “sonucunda” yerine “sonunda” sözcüğünü kullanmalıydı.
SONUÇ
“SUNUŞ”UN BİÇİM VE İÇERİĞİ
Elimde Yazım Kılavuzu’nun 24. baskısı var; 25 ve 26. baskılar tıpkıbasım olduğu için, 27. baskının “Sunuş”unu 24. baskıdaki “Sunuş”la üstünkörü karşılaştıralım önce. İlk farklılık, 24. baskıdaki “Sunuş”un, “yazım”ı, “yazım kuralları”nı tanımlayan, bu kuralların “yetkili kurumlarca” belirlenmesi gerektiğini işleyen ilk paragrafı, 27. baskıda çıkarılmış; bunun yerine üç paragraf eklenmiş. Bu paragraflarda, 27. baskıda “yazım kurallarını kalıcı hâle getirmek, kökleştirmek, böylece yazımda birliği sağlamak amacıyla” “yerleşmiş kurallarla ilgili olarak herhangi bir değişikliğe gidilmediği”, “...dilde yaşanan gelişmeler sonucunda [“Sonunda” ya da “sonucu olarak” olmalı.] ortaya çıkan yazımla ilgili yeni sorunlar[ın] bir kurala bağlan[dığı], önceki baskılarda değinilemeyen konular[ın] yazım kuralı hâline getiril[diği]” açıklanıyor. Bir sonraki paragrafta yazarın 27. baskıda “dilde ne gibi gelişmelerin olduğunu”, buna bağlı olarak “yeni sorunlar”ın neler olduğunu açıklamasını bekliyorsunuz ama bu paragrafta “Güncel Türkçe Sözlük ve Yazım Kılavuzu Çalışma Grubu[nun], her kuralla ilgili yüzlerce örneği gözden geçir[diği], yazımın bir alışkanlık ve gelenek olduğu ilkesiyle kullanım sıklıklarını göz önünde bulundur[duğu]” açıklanıyor. Sonraki paragraflar, 24. baskıdan küçük değişikliklerle kopyalanmış. Bu paragraflarda Türkiye’de Yazım Kılavuzu’nun geçirdiği evreler, tarihsel süreç içerisinde açıklanıyor. Son paragrafta: “Her baskısında daha da geliştirilen, genişletilen, kuralları açık ve anlaşılır hâle getirilip örneklerle pekiştirilen Yazım Kılavuzu’nun ‘her baskısında değişiklik yapılıyor’ gibi genellemelerle gölgelenmemesi gerekir.” uyarısına yer veriliyor.
Önce şu soruyu soralım: Bu yazı kime sesleniyor? Yanıt şöyle olmalı: Herkese... İyi de Türkiye’de Yazım Kılavuzu’nun tarihsel süreç içerisinde hangi adlarla, kimlerin çalışmalarıyla bugüne geldiği kimin ilgisini çeker? Bu konuyu merak eden kimi aydınların ya da bu konuyu “tez” olarak ele almak isteyen üniversite öğrencilerinin... Öteki geniş kesimin bu konuyu işleyen bu uzun yazıyı okuyacağını sanmıyorum. İsterseniz çalıştığınız üniversitede birkaç öğrencinize 24. baskının “Sunuş” yazısının, üniversite öğrencileri arasında, biraz daha sınırlayalım, Türk dili ve edebiyatı fakültelerinde hangi sıklıkta okunduğunu ölçümleyen bir çalışma yaptırın; bu yazıyı, konuyla ilgili kişilerin bile okumadığını göreceksiniz.
Bu yazı, iki bölüme ayrılmalıydı. Birinci yazının başlığı “Türkiye’de Yazım Kılavuzu’nun Kısa Tarihçesi”, ikincisinin de “27. Baskıyı Sunuş” olmalıydı. Birinci yazı, “Sunuş”un büyük bir bölümünü içine almalı; tarihsel süreci ayrıntılı olarak işlemeliydi. “Türkçenin biçim bilgisi yapısını(!) zorlayan kurallar”ın neler olduğu, “Türkçenin yapısı”nı neden zorladığı açıklanmalıydı. “Türkiye’de Yazım Kılavuzu’nun Kısa Tarihçesi” başlığını gören okuyucu, ilgisini çekiyorsa bu yazıyı büyük bir tatla okuyabilmeliydi. Bu bölümde özellikle, Yazım Kılavuzu’nun bugüne gelmesinde emeği geçenlere, “değerbilir” tutumla, teşekkür edilmeliydi.
İkinci bölüm, “27. Baskıyı Sunuş” olmalıydı. Bu bölümde, 24. baskıda yapılan değişiklikler ayrıntılı olarak açıklanmalıydı. “Dilde yaşanan gelişmeler”, “ortaya çıkan yazımla ilgili yeni sorunlar” bir bir sıralanmalı; “bir kurala bağlanan” sorunlar belirtilmeli, “önceki baskılarda değinilemeyen” hangi “konular[ın] yazım kuralı hâline getiril[diği]” ayrıntılı olarak sunulmalıydı. Bunlar yapılmadığı için, 27. baskıyı bu biçimiyle eline alan okuyucu, Kılavuz’a “kör bakış”la bakacak; değişikleri göremediği için uygulamayacaktır. “Kör bakış”, bu tür uygulamaya yönelik yapıtların en büyük düşmanıdır. Bu yüzden geniş okuyucu kitlesi, 27. baskıda nelerin değiştiğini kolayca görebilmeliydi çünkü geniş okuyucu kitlesi -öğretmen, öğrenci, gazeteci, düzeltmen, yazar, bilgisayar yazılımcıları vb.- bunu bekler. Örneğin “bin bir” ve “düz yazı” sözlerinin neden bitişik yazılan birleşik sözcüğe (binbir, düzyazı) dönüştürüldüğü açıklanmalıydı. (Biz de bu durumu bir rastlantıyla öğrendik. 2012 LYS Türk Dili ve Edebiyatı Testi’nde bu sözcüklerin “bitişik” yazılmasını eleştirdik önce. TDK’nin internet sitesine girince birleştirildiğini fark ettik. Böyle birleştirmeler ya da ayırmalar çok mu acaba?) “Binbir”in “abartma” anlamıyla kullanılınca bitişik, sayı belirttiği zaman ayrı yazılması gerektiği söylenmeliydi. “Özneden sonra noktalı virgül (;) konulabilme” kuralının hangi bilimsel (!) gerekçeye dayandığı belirtilmeliydi. 24. baskıdan nelerin çıkarıldığı, 27. baskıya nelerin eklendiği, bir dizin olarak Kılavuz’un başına eklenmeliydi. Böylelikle, çalışmalarınız, “‘Her baskısında değişiklik yapılıyor.’ gibi genellemelerle gölgelen[mezdi.]”