top of page

DOSTLAR, ANILAR, KİTAPLAR

"TUTUNAMAYANLAR"I ANLAMA KILAVUZU-3

3. ZİYA PAŞA: “RÜYA”

Tutunamayanlar’ın 6. bölümü (s.82) “Turgut, o gece, daha sonraları her hatırlayışında ürperdiği ve ‘Abdülhamit Rüyası’ adını verdiği bir kâbus gördü. Sabaha karşı rüyanın dehşetiyle birdenbire uyandı.” tümcesiyle başlar. “Abdülhamit Rüyası”, bizim geleneksel yazınımızda çok kullanılan HABNAME’nin Tutunamayanlar’a sızan biçimidir. Divan yazınında “habname” (rüya kitabı), bir durumu, bir olayı rüyada görülmüş gibi anlatan anlatıların genel adıdır.

Bu türün en ilginç örneklerinden birini Tanzimat Dönemi sanatçılarından Ziya PAŞA , Rüya adıyla yazar ve bu yazı 1868’de Namık Kemal’le birlikte çıkardıkları Hürriyet gazetesinin 68 ve 69. sayılarında yayımlanır. Rüya’da Ziya Paşa, Londra’daki Hampton Court’ta, bir bankta uyurken rüyasında Sultan Abdülaziz’i görür; onunla uzun uzun konuşur. Konuşmanın konusu ülke sorunları ve Sadrazam Âli Paşa’dır. Padişah’a ülke sorunlarının çözümünü engelleyen kişinin Âli Paşa olduğunu anlatır ve görevden alınması konusuna Padişah’ı inandırır; Abdülaziz’den Âli Paşa’nın görevden alınması ve Kıbrıs Valiliği’ne atanmasına ilişkin bir ferman alır. Âli Paşa’yı vapura bindirir, elinden aldığı sadaret mührünü Padişah’a vereceği sırada onu parkın bekçileri uyandırırlar (Aynı dönemde Namık Kemal de özgür ve uygar bir vatan görünümleri içeren Rüya adlı bir anlatı yazmıştır.).

 

Oğuz Atay’ın Ziya Paşa’yı ve onun yazdıklarını okuduğu belli çünkü bir iki yerde onun adını geçiriyor. (Bu ilişkiyi, Tutunamayanlar'la ilgili hiçbir çalışmada göremedim.) “Abdülhamit Rüyası”yla “Abdülaziz Rüyası” arasındaki biçem (üslup) aktarımı, işlevsiz bir ayrıntı değildir. Oğuz Atay, bu anlatıya modern romanın çok başvurduğu imge, simge, çağrışım gibi ögeler yerleştirir ve Turgut Özben’in Abdülhamit, Atatürk, Cumhuriyet Dönemi gibi kavramlarla bağlantısını belirtir. (Okuyucuyla romancı arasına girmemek için bu bölümle ilgili çıkarımlarımı gizliyorum. Siz, kendinize göre çıkarımlar yapın.)

 

4. LENİN’: “NE YAPMALI?”

Oğuz Atay, Lenin’in, 1917 Devrimi’nin temellerini attığı Ne Yapmalı? kitabını okumuş mudur? Okumaz olur mu? Hem de İngilizcesinden okumuştur çünkü Oğuz Atay’ın gençlik yılları, Marksizm’e hayranlık yıllarıydı. O dönem gençleri, özellikle Marks’ı, Lenin’i, Stalin’i, Troçki’yi vb. okuyorlardı. Çoğu, bu yapıtlarda anlatılmak istenenleri üstünkörü anlıyor; araştırıyor; “Türkiye’de devrim” konusunda kafa yoruyorlardı. Lenin’in Ne Yapmalı? adlı kitabını bizim kuşak çok iyi bilir. Devrimci parti, devrimci örgütlenme deyince akla gelen ilk kitap odur ama tam anlamıyla okunup anlaşıldığını pek sanmıyorum.

 

Tutunamayanlar’ın 93. sayfasında bir başlık çıkacak karşınıza: NE YAPMALI? Ondan önce, kendi evindeyken birlikte yazdıkları oturum tutanaklarını okumayı bitirince şu tümceyle karşılaşırız: “‘Nasıl düşünmeli? Ne yapmalı?’ diye belli belirsiz mırıldandı. Ne yapmalı? Ne yapmalı? Makalenin adı buydu ” (s. 82.). Bu tümce, okuyucuyu Selim’in yazdığı Ne Yapmalı? adlı makaleye hazırlar. 93. sayfada Turgut, Selim’in annesinin (Müzeyyen Hanım’ın) evinde, Selim’in odasındadır. Ne Yapmalı? adlı makaleyi bulur. Önce kararsızdır okuma konusunda, sonra makaleyi okumaya karar verir. Okuyucu, romanın içinde roman türüyle pek bağdaşmayan bir yazı türüyle ve yazı biçemiyle karşı karşıyadır: Ne Yapmalı? Lenin’in -adını Çerniçevski’nin Nasıl Yapılmalı adlı romanından esinlenmiştir- 1902’de yazdığı ve ön sözünde kitabın ana içeriğini:

 

“Broşürün ana teması, ‘Nereden Başlamalı?’ makalesinde ortaya atılan üç sorun olacaktı. Şöyle ki: Politik ajitasyonumuzun niteliği ve temel içeriğine, örgütsel görevlerimize, bütün Rusya'yı kucaklayacak mücadeleci bir örgütün inşasına aynı anda ve çeşitli yönlerden girişmenin planına ilişkin sorunlar.” (LENİN, NE YAPMALI, çev. Arif Berberoğlu, Evrensel Bas. Yay., s. 39.)

 

olarak belirlediği Ne Yapmalı?, Oğuz ATAY’ın Tutunamayanlar’ına böyle sızar. (Bu ilişkiyi de Tutunamayanlar’la ilgili hiçbir çalışmada göremedim nedense.) Selim IŞIK’ın, Ne Yapmalı? adlı yazısı “Çizgili bir defterden koparılmış kâğıtlara yazılmış; sekiz sayfa.”dır (s. 99). Selim, bu makalede LENİN’in o dönem Rusya’sını ve Sosyal Demokrat Hareketi çözümlemesini ve “Devrimci Parti” ilkelerini kendisine yöneltir; öz eleştirisini yapar ve şunları söyler:

 

“Fakat, bütün bu sorunlarını yalnız başına çözeceksin. Bunalımlarını, komplekslerini ve buhranlarını birlikte çalışacağın insanlara iletmeyeceksin. Kurulacak örgütü bir düşkünlerevine çevirmeye kimsenin hakkı yoktur. Birleşecek kişiler önce birleşecek güçte olmalıdırlar; önce bu duruma gelmelidirler. Onlar, yeni düzenler kurmak ve ilerlemek için birleşeceklerdir; körle kötürümün yoldaşlığı gibi bir iş için değil! Kendi sorunlarını çözemeyen bir kişinin, kusurlarının acısını başkalarına çektirmeye hakkı yoktur.” (s. 94-95)

 

Selim IŞIK, Ne Yapmalı? adlı yazısının son bölümünde “burjuva” ve “küçük burjuva değerleri”ne nasıl karşı çıktığını belirtir. Kendisininneden “tutunamayan” olduğunu daha belirginleştirir:

 

“Kendini tanıma sorununun çözümünde, Descartes’ın bilime uyguladığı kuşkuculuğu kullanabiliriz. Bütün değerlerimizi önce yok sayarak işe başlamalıyız. Kişisel değer saydığımız şeylerin, toplumun baskısıyla edinilmiş sahte nitelikler olabileceğini de hiçbir zaman akıldan çıkarmamalıyız. Örneğin soyut ahlak kavramlarını ele alalım. Namus, iyilik, iş ahlakı gibi her toplumun temel dayanakları sayılan kavramlar vardır. Bu kavramların her toplum için aynı olduğu ve bunlarla ilgili kurallara her toplumda uyulması gerektiği belirtilmiştir bizlere. Biz, ancak kendi özlediğimiz toplumda uymalıyız bu kurallara.” (s. 97, 98.)

 

RÜYA, Ziya Paşa
NE  YAPMALI, V.İ. Lenin
bottom of page