top of page

DOSTLAR, ANILAR, KİTAPLAR

ALTINI ÇİZDİĞİM YERLER-4

HONORE DE BALZAC, “OTUZUNDA KADIN” VE KADINLARI ANLAMAK

1979 ya da 1980’di. Buca Eğitim'de “Sözlü ve Yazılı Anlatım Teknikleri” dersinde, “kitapta alt çizme”nin kendi gelişimimizi gösterme açısından öneminden söz ederken bir öğrencim şunu sordu: “En çok alt çizdiğiniz roman hangisi?” Kurnazca bir soruydu, biliyorum. Hemen yanıtladım: “Balzac’ın Otuzunda Kadın romanı. İki kez okudum bu romanı; ilki MEB Klasikleri dizisinden, Çemil MERİÇ çevirisiyle, Otuz Yaşındaki Kadın adıyla… O zaman çok gençtim, Cemil Meriç’in dili Osmanlıca sözcüklerle yüklüydü, biçemi (üslup) süslüydü, pek anlamadım. Sonra 1968’de, aşkın bulanık sularında yüzerken kadınları anlamanın ipuçlarını öğrenmek için, başka bir çeviri buldum ve yeniden okudum.” dedim.

Buca’da, İltek’te, Batı’da, Türkçe öğretmeni genç bayan arkadaşlarıma bu kitabı okumalarını önerdim hep. Okudular mı bilmiyorum. Yukarıda sözünü ettiğim iki kitabı da kitaplığımda bulamadım. Bir polis araması sırasında kayıplara karışmıştır, dedim kendi kendime. O yaşlarda altını çizdiğim yüzlerce satır, sayfa boşluklarına yazdığım yorumlar elimde değildi. Sonra bir başka çeviri buldum. Olaylar, altını çizdiğim yerler aklımdaydı; yeniden okudum Otuzunda Kadın’ı, bu kez 1975 baskılı Vahdet Gültekin çevirisinden.

 

Sözü Balzac’a, Otuzunda Kadın romanına, bırakmanın tam zamanıdır:

“Bir yaş vardır ki insanlar kendini beğenmişliğin verdiği aldatıcı sevinçlerle yetinmek zorundadırlar." (s. 2.) “Yaşlılar, gençleri kendi üzüntüleriyle donatmak eğilimindedirler.” (s. 4.) “Kızlar, çoğunlukla kendi kendilerine insanın içine baygınlıklar verici birtakım yüksek hayaller kurarlar; ancak kafada yaşayacak birtakım yüzler yaratırlar; insanlar, duygular, dünya üzerine masalımsı düşünceler uydururlar. Sonra da hayal ettikleri bulunmaz özellikleri pek böncesine birinin üzerine konduruverirler, buna kendileri de inanırlar. Sevdiği adamda onları sevdiği, işte bu hayalindeki yaratıktır. Gelgelelim, daha sonra, iş işten geçip de felaketine içine gömüldüler mi öylesine süsledikleri o aldatıcı görünüş, ilk tapındıkları put iğrenç bir iskelet oluverir.” (s. 15-16.)

 

Otuzunda Kadın romanında zaman, tam otuz yılıdır: 1813-1844. Julie, romanın başında on sekiz yaşındadır, 1844’te ölür. Roman, Napolyon’un ordularının betimlemesiyle başlar; 1814’te başlayan ve bir ara kesintiye uğrayan “Restorasyon Dönemi” -yürütme yetkisinin Kral XVIII. Louis’nin ellerinde bulunduğu bir anayasal monarşi dönemi-boyunca sürer. Balzac, bu dönemin insan ilişkilerini olağanüstü bir başarıyla çizer. Bir dönemin koşulları, o dönem insanının davranışlarını belirler. Balzac, Restorasyon Dönemi’nde yaşayan bir soylu kadını, Julie’yi, onun başından birçok olay geçirerek anlatır. Julie’nin kimi davranışlarını genelleştirir, bütün kadınlara yöneltir. Yanıldığı birçok genelleme vardır Balzac’ın çünkü her dönem, kendi insanını, kendi kadınını, kendi erkeğini yaratır. Kapitalizmin çocukluk yıllarının kadını başka, bugünün kadını başkadır. Romanı okurken hep şunu düşürmüştüm: 1970’li yıllarda, Fransa’da artık Julie pek yoktur ama Julie’nin dünyasındaki birçok ipucu Balzac’ın kadınlarla ilgili yaşadıklarını, okuduklarını içerir. Bu yüzden bu romanı okumayan, okumak isteyen doslarım, Balzac’ın kadınlarla ilgili görüşlerini süzgeçten geçirmeden olduğu gibi benimsememelidirler. Eleştirel okuma, okuyucuyu geliştirir. Sözü yeniden Balzac’a bırakalım:

 

“Birçok erkek bir kadının acı çektiğini yüzünden anlar anlamaz öyle duygulanırlar ki! Acı çeken kadın başkasını hemen seviverir, ona bağlanıverirmiş gibi gelir onlara.” (s. 23.) “En soğuk kadın bile birini mutsuz kıldığını öğrenince içten gelme bir sevinç duyar ya; nerede! Julie’nin bakışı donuk, buz gibiydi. (s. 31.) “Birincisi, pek ince, pek kadınsı olan içgüdüsü ona diyordu ki: 'Aptal bir adamı yönetmektense kafalı bir erkeğin her dediğine boyun eğerek yaşamak daha güzeldir; genç bir evli kadın, erkek gibi düşünmek, davranmak zorunda kaldı mı ne erkektir ne kadın; kadınlığın dertlerini üzerinden attı mı güzelliklerinden de sıyrılır; yasalarımızın erkeklere tanıdığı ayrıcalıklardan hiçbirini de elde edemez.'” (s. 46.)

Romanın yazınsal değerine ilişkin birkaç söz

Roman, 1830’lu yıllarda yazılmış olmalı. Bu yıllar, Fransa’da Victor HUGO’nun büyük ustası, romantizmin en ünlü ünlü şair ve yazarı Chateaubriand’ın (Şatobrian) yıllarıydı. Ondan etkilenmemek olanaksızdı. Balzac da etkilendi. Balzac’ın romanlarına birçok romantik öge yerleştirmesi bu etkiye bağlanabilir. Bu romanda da birçok romantik öge vardır: Julie’yi (Juliette) yaşama döndüren, ona âşık olan bir İngiliz soylusu, Julie’nin de âşık olmasına karşın “erdemini koruma” uğruna yüz vermediği Arthur Armond, tabancayla intihar eder. Markiz’le (Julie) Marki’nin (Victor) büyük kızı Hélèn, bir cinayet sonrası evine sığınan bir katille kaçar. Marki (Victor), Paris’e dönerken bir korsan gemisine çıkarılır. Tam öldürüleceği sırada korsan geminin kaptanı Marki’yi tanır çünkü bu korsan, Hélèn’in kocasıdır. Marki Hélèn’i görür, Hélèn çok mutludur. Markiz, birkaç yıl sonra bir handa yan odadan gelen ağlama, inleme seslerine yönelir. Bu sesler kızı Hélèn’in ve batan gemiden kurtardığı bir çocuğunun inlemeleridir. vb.

 

Bu romanın en önemli yanı, Balzac’ın gerçekçiliğe (realizm) getirdiği bir yeniliktir. Roman, üçüncü kişi anlatımıyla başlar. Anlatıcı, araya girer; düşüncelerini bildirir, genellemeler yapar. Dördüncü bölümde anlatıcı birinci kişi anlatımına döner. Gördüğü bir olayı (Hélèn’in oğlan kardeşini iterek ölümüne yol açması) anlatır. Sonraki bölümlerde yine üçüncü kişi anlatımı vardır. Balzac, neden dördüncü bölümü birinci kişi anlatımıyla yazar? Anlattıklarını inandırıcı kılmak için çünkü anlattıklarının bir bölümü milyonda bir olabilecek gerçekliktedir. Daha sonra Gustave FLAUBERT, Madam BOVARY’de bu yöntemi biraz farklı kullanacaktır; önce birinci kişi anlatımıyla başlayacak, sonra üçüncü kişi anlatımına geçecektir.

 

Bu bölüm uzun oldu. Otuzunda Kadın’dan altını çizdiğim yüzlerce satır öylece duruyor. Bu romanı okumayan dostlarım, en iyisi, siz bu romanı okuyun.

 

Alıntı: HONORE DE BALZAC, OTUZUNDA KADIN, çeviri. Vahdet Gültekin, Altın Kalem Yay., İst. 1975.

Balzac, OTUZ Yaşındaki Kadın
bottom of page